Haziran 25'i ve ben yine sana geldim Kazım abi... Sakın ha sadece Haziran 25'inde ve Kasım 7'sinde sana uğruyorum sanma; farkında mısın bilmiyorum ama boğulduğum her gece sana gelip seninle dertleşiyorum. Hani kalbi yandığında yanına tabure çekip dertleştiği abileri olur ya insanların, benim için de şarkıların ve sen var. Ne şarkılarını eskitebiliyorum, ne de seni öldürebiliyorum. İtiraf edeyim, müziğin insanları birleştirmesini hep çok uç bir örnek olarak gördüm ama sen bana şarkılarınla konuşuyorsun. Ne zaman sana gelsem, sana sussam, şarkılarınla dertleşiyorsun benimle. Seni tanımadım ama seni anladım, senin de beni bu kadar iyi anlamaların sanırım bu yüzden. Ha belki "Her gece gelişlerinin farkındayım, ayrıca yazmana ne gerek var?" diye sorup gülüş atacaksın sana has sıcaklığınla, ya da başkaları merak edecek ne için yazdığımı; minnet duygusu Kazım abi... Sana her gelişimde zaten susuyorum, bir de bugün susarsam çok ayıp edecekmişim gibime geliyor. O sıcacık şarkıların için sıcacık şeyler yazma uğraşı benimkisi... Bir kez olsun canlı görmediğim, sesini canlı duymadığım adamın benim için neden bu kadar özel olduğunun açık bir cevabı yok ancak abim olsan ancak bu kadar severdim seni.
"İşte gidiyorum" diyerek gittiğin dünyada hiçbir şey değişmedi Kazım abi. Düzen aynı, kötülükler artarak devam ediyor, siyaset ise eskisinden daha kirli. Sahiden insan o kadar bıkıyor, o kadar yılıyor ki; artık bir şey demeden, şikayet etmeden gidesi geliyor. Bir de bunları 19'unu henüz yeni bitirmiş biri yazıyorsa düşün durumu... Ya da belki, Haziran'da ölmek kadar doğmak da zordur, dertlerin yoğunluğu bu yüzdendir.
"İşte gidiyorum" diyerek gittiğin dünyada hiçbir şey değişmedi Kazım abi. Düzen aynı, kötülükler artarak devam ediyor, siyaset ise eskisinden daha kirli. Sahiden insan o kadar bıkıyor, o kadar yılıyor ki; artık bir şey demeden, şikayet etmeden gidesi geliyor. Bir de bunları 19'unu henüz yeni bitirmiş biri yazıyorsa düşün durumu... Ya da belki, Haziran'da ölmek kadar doğmak da zordur, dertlerin yoğunluğu bu yüzdendir.
Trabzonspor mu? Savaş ortasında komutansızız. Senin en güçlülere karşı koyan, statükoyu deviren Trabzonspor'un da yok artık. Trabzonspor'a güçlüler karşısında boyun eğdirip kahramanlığını elinden aldılar. Statükoyu yeniden devirmek için yeni bir lidere, yeni bir devrimciye, yeni bir sen'e ihtiyaç var. Sözde herkes senin felsefeni anlasa da içimizden hâlâ bir Kazım Koyuncu çıkaramadık. Liderimiz olmadan da savaşamıyoruz. Abi sen savaştan nefret edersin ama Trabzonspor için de savaşılırdı. Ve eminim sen yaşıyor olsan, kanserle savaştığın gibi Trabzonspor için de savaşacaktın. Karadeniz gibi hırçın ruhun her Trabzonsporluya örnek olacak, güçlüleri ve statükoyu alt üst edecektik.
İki kelam sohbet edememenin, elini sıkamamanın dışında, en çok da bunun için üzülüyorum yokluğuna...
Huzur içinde yat Kazım abi...
Dengeler tersine dönmezse, yarın yine beraberiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder